🌗 Yargıtay 17 Hukuk Dairesi Kararları
hzEmZwi. 9. Hukuk Dairesi 2017/22213 E. , 2018/1072 K. "İçtihat Metni" ... DAVA Davacı, fazla mesai ücreti, yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü Y A R G I T A Y K A R A R I A Davacı İsteminin Özeti Davacı vekili, davacının davalı iş yerinde - tarihleri arasında sırasıyla ..... uzmanı, .. yönetici yardımcısı ve son olarak da ... yöneticisı olarak görev yaptığını, davalı iş yeri ile 2003 yılı içerisinde birleşen ...... bünyesinde tarihinde işe başladığını, yan kuruluş olan bu iş yeri tasfiye edilince davalı işyeri nezdinde çalışmaya devam edildiğini, yönetici pozisyonunda çalışmadığını, yazılım uzmanı olduğunu, tarihinde iş sözleşmesini feshettiğini, son brüt ücretinin aylık TL olduğunu, maaşın yanı sıra dört aylık Ocak, Şubat, Temmuz, Ekim aylarında maaş ikramiyesi aldığını, özel sağlık sigortası yapıldığını, yemek ve servis hizmeti olduğunu, ayrıca bir yıl içerisinde çeşitli kriterlerle hesaplanan ve sonraki yılın ilk çeyreğinde alınan jestiyon ödemesi olduğunu, bordrolarda fazla çatışma ödemesi bulunmadığını, normal çalışına saatlerinin bir haftada beş gün 0900 - 1800 saatleri arasında olduğunu, bir saat yemek molası verildiğini, proje dönemlerinde haftanın en az 3 - 4 günü 1900 - 2400 arası fazla çalışma yapıldığını, diğer dönemlerde ise haftada 1 - 2 gün ofiste ya da evde fazla mesai yaptığını, hafta sonları en az bir gün işyerine gitmek suretiyle 6 - 10 saat çalıştığını, diğer zamanlarda uzaktan erişim sitemi VPN ile evden sisteme bağlandığını, fazla mesaiye kaldıklarında taksi ulaşım bedellerinin ödendiğini beyan ederek, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydı ile fazla çalışma ücreti ve yıllık izin ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. B Davalı Cevabının Özeti Davalı vekili; davacının davalı iş yerinde - tarihleri arasında çalıştığını, ilk olarak ... uzman ....larak işe girdiğini, daha sonra terfi ederek .... yönetici V pozisyonunda çalıştığını, davacının tarihinde iş sözleşmesini feshettiğini, davacının yönetici pozisyonunda olması nedeni ile toplu iş sözleşmesi kapsamı dışında olduğunu, bu nedenle fazla mesai ücreti ödenmediğini, kapsam dışı çalışanların maaşlarının fazla mesai yapacakları göz önüne alınarak yüksek tutulduğunu, fazla mesai ücretinin maaşa dahil edildiğini, maaş bordrolarının personellerin kendi şifreleri ile girebildikleri İK portalında yayınlandığını, davacının yayınlanan bordrolara herhangi bir itirafının olmadığını, davalı işverenin talep eden çalışanlara yıllık izinlerini kullandırdığını, iziıı kullanıp kullanmamanın çalışanların kendi inisiyatifinde olduğunu beyan ederek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. C Bozma ilamı ve Yerel Mahkeme Kararının Özeti ve Yargılama Süreci Mahkemece ilk kararında, davacının yıllık izin alacağı ve fazla mesai alacağı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairemizin 30/03/2016 tarih ve 2014/35608 E., 2016/7863 K. sayılı ilamı ile; ''somut uyuşmazlıkta taraflar arasında imzalanan iş akdinde davacının haftalık çalışma süresinin 40 saat olarak belirlendiği, bilirkişi raporunda davacının işe giriş çıkış kayıtları nazara alınarak davacının haftalık çalışmasının 44 saat olduğu, haftada 4 saat fazla sürelerle çalıştığı yönündeki tespit isabetli ise de İK m 41/3 gereği işçinin normal çalışma süresinin sözleşmelerle haftalık 45 saatin altında belirlenmesi halinde, işçinin bu süreden fazla ancak 45 saate kadar olan çalışmalarının "fazla sürelerle çalışma" olduğu ve bu şekilde fazla çalışma halinde ücretin normal çalışma ücretinin % 25 fazlası olduğu, ancak hükme esas alınan raporda fazla sürelerle çalışma ücreti normal çalışma ücretinin % 50 yükseltilmek suretiyle hesaplanması hatalı olduğu, davanın kısmi eda külli tespit davası olması nedeniyle faizin dava ve talep arttırım tarihinden başlatılması gerektiği'' gerekçeleriyle bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak bozma öncesi alınan tarihli bilirkişi raporu esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. D Temyiz Kararı davalı vekili temyiz etmiştir. E Gerekçe 1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Gerekçeli karar başlığında dava tarihinin yerine olarak yazılmış olması mahalinde düzeltilebilir maddi hata olarak kabul edilmiştir. 3- Bozmadan önce hükme esas alınan bilirkişi raporunda doğru bir şekilde çıplak ücrete göre fazla mesai ücreti alacağının hesaplandığı ve bu hesaplamaya taraflarca herhangi bir itiraz olmadığı gibi dairemizce bu hesaplamaya yönelik herhangi bir bozmada yapılmamış olup, bozmadan sonra fazla mesai ücreti alacağının ikramiye eklenmiş ücrete göre hesaplanan bilirkişi raporuna göre hüküm altına alınması usuli kazanılmış hak ilkesine aykırı olduğu gibi fazla mesai ücreti alacağının çıplak ücret üzerinden hesaplanması ilkesine de aykırıdır. Bu nedenlerle fazla sürelerle çalışma ücretinin hesaplanması için bilirkişiden ek rapor aldırılmalı ve sonucuna göre alacak hüküm altına alınmalıdır. F SONUÇ Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine tarihinde oybirliğiyle karar verildi. ....
9. Hukuk Dairesi 2017/23202 E. , 2018/1249 K. "İçtihat Metni" MAHKEMESİ İŞ MAHKEMESİ DAVA Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti, yıllık izin ücreti ve fazla mesai ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü Y A R G I T A Y K A R A R I A Davacı isteminin özeti Davacı vekili, davanın miktarı belirsiz işçilik alacaklarının tespiti ile tahsili talebini içerir HMK'nun 107. maddesi uyarınca açılmış belirsiz alacak tespiti ile tespit edilecek miktarın hüküm altına alınması davası olduğunu, davacının davalı işverenlikte kesintisiz çalıştığını, davacının işe 05/12/2005 tarihinde girdiğini, giriş bildiriminin ise 13/03/2007 tarihine dek yapılmadığını, iş aktinin davalı tarafından haksız ve geçersiz şekilde feshedildiğini, ücretin bir kısmının bankaya bir kısmının ise elden ödendiğini, 01/06/2009 tarihine kadar hafta içi 0830-1900, Cumartesileri 1400'e dek çalışıldığını, o tarihten sonra Cumartesi mesailerinin kaldırıldığını, haftanın 5 günü 0820-1930 saatleri arasında çalışıldığını, ulusal bayram genel tatillerde davacının çalıştığını, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarını istemiştir. BDavalı cevabının özeti Davalı vekili, belirsiz alacak davası açılamayacağını, kısmi dava olarak kabul edilmesi gerektiğini, davacının 13/03/2007 tarihinde işe girdiğini, davacının giriş bildirgesine imza attığını, 2005 yılında çalışmaya başladığına dair iddiaları için önce hizmet tespit davası açması gerektiğini, taleplerin zamanaşımına uğradığını, davacının altın takı üreten davalı işverenlikte altın ve cilalama işçisi olarak asgari ücretle çalıştığını, bordroları ihtirazi kayıtsız imzaladığını, ücret miktarını belge ile ispatlayabileceğini, tanık beyanını kabul etmeyeceklerini, davacının 16,17,18,19,20/05/2013 tarihlerinde devamsızlık ettiğini, bu durumun tanıklar huzurunda tutanağa bağlandığını, bunun üzerine ihtar çekerek mazereti ile birlikte işe dönmesinin aksi halde iş aktinni feshedileceğinin bildirildiğini, ama davaının mazeret bildirmediğini ve işe başlamadığını, bu nedenler ile davalı tarafından çıkışının yapıldığını, davacının eldeki davayı açtığını, yani davalı tarafından iş aktinin feshedildiğini ileri sürmesinin kötü niyetli olduğunu, haftada 5 gün 0830-19 saatleri arasında 1 saat öğle yemeğine ilaveten 1 saat ara ile çalıştığını, fazla mesai yapmadığını, yıllık izinlerini kullandığını, işyerinde altın üretimi yapıldığı ve anahtar işverende olduğundan tüm tatil günlerinde işyeri açılmadığından çalışmadığını iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir. CYerel Mahkeme kararının özeti Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, dosyaya mübrez.... 04/10/2013 tarih ve 134514 sayılı yazısı ile davacının davalı işveren hakkında şikayette bulunduğunun anlaşıldığı, dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından, davacı ile birlikte toplam 8 kişinin bu şekilde şikayette bulunduğu ve işten çıkartıldıklarının anlaşıldığı, bu durumda davacının davalı işyerinde çalışan toplam 8 kişi ile birlikt..... yapmış oldukları şikayetler nedeniyle iş akitlerinin sona erdirdikleri anlaşılmakla, 8 kişinin de tazminat ve alacaklarından feragat edecek şekilde iş akitlerini devamsızlık nedeniyle feshine yol açmalarının beklenemeyeceği, 8 işçinin de aynı şekilde işten çıkartılmalarının davalının devamsızlık savunması ile çelişki oluşturduğu, iş akdinin nasıl sonlandırıldığına dair ispat külfeti davalı işveren üzerinde olup, dosyada davalı işveren tarafından sunulan, iş akdinin feshine ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı, bu nedenle davalı tarafından yapılan feshin haksız olduğu, davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı ve diğer işçilik alacaklarına da hak kazandığı, ıslah dilekçesi de dikkate alınarak fazla mesai ücretinden ve bayram ve genel tatil alacağından 1/3 oranında hakkaniyet indirimi yapıldığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. DTemyiz Karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. EGerekçe 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2- Belirsiz alacak davası tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile öngörülen ve alacaklıya bazı avantajlar sağlayan yeni bir dava türüdür. Sözü edilen hükme göre “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir”. Şu hale göre davanın açıldığı tarihte alacak miktarının belirlenmesi imkansız ise belirsiz alacak davası açılabilir. Öte yandan alacaklı tarafından alacağın miktar veya değerinin tam olarak belirlenmesi beklenemez ise yine belirsiz alacak davası açılabilir. Belirsiz alacak davasını düzenleyen HMK’nun 107. maddesinin gerekçesinde, birçok kez hak arama özgürlüğüne vurgu yapılmıştır. Yine alacaklının hukuki ilişkiyi, muhatabını ve talep edebileceği asgari tutarı bilmesine rağmen “alacağın tamamını tam olarak”tespit edemeyecek durumda olması da davanın nedenleri arasında sayılmıştır. Bu itibarla belirsiz alacak davasıyla ilgili yoruma gidildiğinde, alacaklının hak arama özgürlüğünün değerlendirilmesi gerekir. Bunun aksine ilgili hükmün, alacaklının hakkına ulaşmasını kısıtlayan şekilde ele alınması doğru olmaz. Dava konusu alacak karşı tarafın vereceği bilgi veya belgelerle belirlenecekse, alacak belirsiz kabul edilmelidir. Karşılaştırmalı hukukta geçerli olan bu kriter 107. maddenin 2. fıkrasının başlangıcında “karşı tarafın vereceği bilgi sonucu” yargılama sırasında belirlenme olarak kabul edilmiştir. Konuyu iş mevzuatı açısından ele aldığımızda, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 3, 8, 22, 28, 32, 37, 67. maddelerinde işverene çalışan her bir işçi yönünden kayıt tutma ve işçiye belge verme yükümlülüğü getirildiği görülmektedir. Bütün yasal yükümlülüklere uyan işveren bakımından kural olarak işçi alacaklarının belirsiz olduğundan söz edilemeyecektir. Zira işçinin çalışma süresinin tam olarak kayda geçirildiği, iş sözleşmesi ile ücreti, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlendiği, işçiye her ay ücret hesap pusulası verildiği, günlük ve haftalık iş sürelerinin işçiye önceden bildirildiği, işçinin yaptığı olağanüstü çalışmalar için kendisine belge verildiği durumlarda, işçinin bir çok alacağı belirli ya da belirlenebilir durumdadır. Sadece hakimin taktirine kalan bazı alacaklar bakımından yine de başlangıçta bir belirsizlikten söz edilebilecektir. İşçilik alacaklarının hesabı genelde iki kritere tabidir. İşçinin işyerinde geçen çalışma süresi ve ücreti ile ekleri bilindiğinde işçilik alacakları belirlenebilir durumdadır. Bu yüzden özellikle kamu kurumlarında işçinin çalışmalarının tam olarak Sosyal Sigortalar Kurumuna bildirilmesi ve işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçinin ücreti ile eklerinin toplu iş sözleşmesinde yer alması sebebiyle işçilik alacakları belirlenebilir durumdadır. Yine de hakimin taktir alanına giren manevi tazminat, taktiri indirime tabi fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, bayram ve genel tatil ücreti, cezai şart, sözleşmenin kalan süresine ait ücret gibi alacakların başlangıçta tam olarak ve tamamen belirlenmesi mümkün değildir. Nitekim 107. maddenin Adalet Komisyonu gerekçesinde de, alacaklının “talep edebileceği miktarı asgari olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağın tamamını tam olarak tespit”edememesi halinde belirsiz alacak davası açılabileceği ifade edilmiştir. Gerekçede örnek olarak “keşif ve bilirkişi raporu” ile alacağın miktarının tespit olunmasından söz edilmiştir ki, iş yargısında bilirkişi hesap raporu alınması çok yaygın bir uygulamadır. Yine 107. maddenin 2. fıkrasında “karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu” alacak miktarının belirlenmesinden söz edilmiştir ki, yukarıda sözü edilen yasal yükümlülükler sebebiyle işçiye çalışırken belge vermekle yükümlü olan işveren bunu yerine getirmediğinde, işçinin alacağın miktarını tam olarak belirlemesini beklemek doğru olmaz. Belirsiz alacak davasını öngören hükümde biri sübjektif, diğer objektif iki unsur karşımıza çıkmaktadır. Alacağın veya dava değerinin belirlenmesini objektif olarak imkansız olması halinde belirsiz alacak davası açılabilecektir. Örneğin iş kazası geçiren işçinin açacağı davada işveren ve işçinin karşılıklı kusur oranları, kusursuz sorumluluk olup olmadığı ve varsa kaçınılmazlık durumu ve maluliyet oranlarının dava açma aşamasında belirlenmesi imkansızdır. Sübjektif unsur ise alacaklının talep konusu miktarı belirlemesinin alacaklıdan beklenememesidir. İşçinin yasal hakları ödenmeksizin işten çıkarıldığı bir durumda yukarıda belirtilen masraflara ek olarak uzman hesap raporu aldırarak olası işçilik alacaklarını belirlemesi de hak arama özgürlüğü önünde engel olarak değerlendirilebilir. Talep sonucunun rakam olarak ifadesinin imkansızlığı, davacının tam olarak miktarını bilmediği ve bu bilgisizliğini davalının sahasında bulunan vakıalardan kaynaklandığı durumlarda söz konusudur. İşyerinde sendikasız çalışan ve yasal işçilik alacakları konusunda ayrıntılı bilgi sahibi olması beklenmeyen bir işçinin, alacakları doğru şekilde adlandırması dahi mümkün olmazken doğru hesap yöntemiyle birlikte ve tam olarak belirlemesi mümkün görülmemelidir. Ancak işyerinde hukuk müşaviri, personel uzmanı, muhasebe müdürü gibi konumda çalışan bir işçi bakımından aynı sonuca varmak mümkün olmayacaktır. Belisiz alacak davası hukuk sistemimize girmeden önce icra inkar tazminatına hak kazanma yönünden likit belirli olma kriteri içtihat olarak kabul edilmiştir. Bu kriterin, alacağın belirli olup olmamasında da dikkate alınabileceği Yargıtay tarafından kabul edilmiştir. Yargıtaya göre; “Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ise; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez”HGK. gün ve 2010/19-376 E, 2010/397 K, HGK, gün ve 2012/9-838 E, 2012/715 K. Genel mahiyette bu açıklamalardan sonra işçilik alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olup olmayacağı noktasında Dairemizce belirlenen kriterler aşağıdaki gibidir; Kıdem tazminatı hesabı için, işçinin çalıştığı süre, fasılalı çalışma olup olmadığı, bu süre içinde ihbar önelini altı hafta aşan istirahat raporu alınıp alınmadığı, ücretsiz izin uygulaması olup olmadığı, grevde geçen sürenin varlığı, işçinin son ücreti, ücretin eki niteliğindeki ödemelerin son bir yıllık toplamı, işçiye sağlanan ayni hakların parasal değeri ve son bir yıllık ortalaması, ücretin eki mahiyetindeki ödemelerin devamlılık arz edip etmediği gibi konuların net olarak bilinebilmesi gerekir. Bu yüzden işçinin hesabın unsurlarına dair sözü edilen bir veya birkaç konuda belirsizlik halinde kıdem tazminatının başlangıçta tam olarak ve tamamen belirlenmesi mümkün olamaz. HMK’nun 107. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere alacaklının “alacağının tamamını tam olarak” tespiti mümkün değildir. Bu nedenle hesabın unsurlarındaki tartışma ve belirsizlik, alacağın da belirsiz olması sonucunu doğurur. Ancak ücret ve eklerine dair tartışma kıdem tazminatı tavan sınırlaması sebebiyle sonuca etkili değilse, kıdem tazminatının belirsiz alacak davasına konu edilemeyeceği düşünülmelidir. İhbar tazminatı hesabı noktasında kıdem tazminat için sözü edilen tavan sınırlaması hariç, hemen hemen aynı verilere ihtiyaç vardır. İşçinin çalışma süresindeki tartışmanın ihbar süresine dair dilimi etkilemesi veya işçinin ücreti ve eklerindeki herhangi bir tartışma halinde ihbar tazminatı hesabı da belirsizdir. İşçinin ücretini ve çalışma süresini bilmesi gerektiği varsayımı ile ihbar ve kıdem tazminatının her durumda belirli olduğunu söylemek isabetli bir yaklaşım olmaz. Çalışma süresine ve ücreti ile eklerine dair yasal yükümlülüğe rağmen işverence belge verilmemiş bir işçinin, işverende mevcut işyeri şahsi sicil dosyasına ulaşmadan ve işverence bilgi ve belge sunulmadan önce henüz dava açma aşamasında bu tür tazminatların tamamını ve tam olarak hesaplamasını beklemek ve bunu bir dava şartı olarak kabul etmek, hak arama özgürlüğünü zedeler. Bu konuda alınacak olan uzman raporu da hesap noktasında aynı belge eksiklikleri sebebiyle yeterli olmayacağı gibi, iş sözleşmesi yasal hakları ödenmeksizin feshedilen işçiden dava öncesinde alacaklarını belirleyebilmek için hesap raporu almak yönünde bir masraf yapmasını beklemek de doğru olmaz. Yıllık izin ücreti hesabının unsurları, işçinin çalışma süresi ve ücretin miktarıdır. İşverence yasal düzenlemelere rağmen bu yönlerden belge düzenleme ve işçiye verme yükümlülüklerin yerine getirilmemiş olması halinde işçinin yıllık izin ücretini dava öncesinde tam olarak belirlemesi mümkün olmayabilir. Bu açıdan çalışma süresi ve ücretin tartışmalı olması durumunda yıllık izin ücreti belirsiz alacak davasına konu edilebilir. Ancak çalışma süresi ve ücretin işçiye verilmiş veya ulaşabileceği belge ve kayıtlarla kesin olarak saptanabildiği hallerde yıllık izin ücretinin belirli olduğu ve belirsiz alacak davasına konu olamayacağı söylenebilecektir. Fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil çalışmaları karşılığı ücretler için ise çalışmaların tamamının puantaj kayıtlarına dayandırıldığı istisnai durumlar dışında hakimin taktiri indirimi söz konusu olduğundan,alacakların, davanın açıldığı aşamada tam olarak belirlenmesi mümkün değildir. Bu itibarla sözü edilen alacakların belirsiz alacak davasına konu edilebileceği ilke olarak kabul edilmektedir. Hakimin takdiri veya yasal nedenlerle indirim yapılarak alacak miktarı veya değerinin belirlenmesi halinde alacak belirsizdir Yargıtay gün ve 2012/1757 K. . Dairemizin kısmi dava ile ilgili verdiği bu ölçütleri kabul eden Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gün ve 2012/9-838 E, 2012/715 K sayılı kararında “İşçilik alacaklarının özelliği de dikkate alınarak, bu alacaklarda, talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olduğunu söylemek mutlak olarak doğru olmadığı gibi, aksinin kabulü de doğru olmayacağını, talep konusu işçilik alacakları belirli olup olmadığının somut olayın özelliğine göre değerlendirilmesi ve sonuca gidilmesinin daha doğru olacağını” açıkça belirmiştir. Aynı dava dilekçesinde birden fazla işçilik alacaklarının talep edildiği durumlarda davaların yığılmasından söz edilir ki, alacağın belirli olup olmadığı her bir alacak kalemi bakımından somut olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun gün, 2012/ 9-838 E, 2012/ 715 K sayılı kararı da bu yöndedir. Davaya konu işçilik alacaklarının bir kısmının ya da bazılarının belirsiz alacak davasına konu olamayacağı belirlendiği taktirde, hakim hemen davayı reddetmemeli, HMK.’nun 115/2 maddesi uyarınca eksikliği tamamlaması yani alacağını belirleyerek buna göre talepte bulunması için davacıya kesin süre vermeli, gereğinin yerine getirilmemesi halinde dava şartı eksikliğinden dava reddedilmelidir. Dairemiz kararları ile Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin kararları bu yöndedir Yargıtay gün, 2014/1962 E, 2014/6034 K. ; Yargıtay gün ve 2012/1757 E, 2012/5742 K. ; Yargıtay 19. HD. gün, 2013/ 17491 E, 2014/ 1332 K. Yargıtay 19. HD, gün, 2013/ 17366 E, 2014/ 1329 K.. Alacağın belirsiz olması halinde alacaklı, belirsiz alacak davası açabileceği gibi kısmi dava olarak da alacağın tahsilini talep edebilir. Dava dilekçesinde alacağın belirsiz olduğundan söz edilmiş olsa da, kısmi dava açıldığının ifade edilmesi halinde davanın türünün kısmi dava olarak kabulü gerekir. Zira alacak belirsiz ise kısmi dava yoluyla alacağın istenmesine engel bir durum yoktur. Bu ihtimalde kısmi dava ancak talep edilen kısım itibarıyla zamanaşımını keser. Yargılama ile alacağın belirlenen kalan kısmı ıslah veya ek dava ile talep edildiğinde arttırılan miktarlar bakımından faiz başlangıcı -kural olarak- talep tarihidir. Bu nedenle davanın türünün belirsiz alacak davası veya kısmi dava oluşunun sonuçları farklı olup, tereddüt halinde hakim tarafından bu husus davacıya açıklatılmalı ve davanın türü ön inceleme tutanağına yazılarak tahkikat aşamasına geçilmelidir. Belirsiz alacak davası ise mevcut yasal düzenleme çerçevesinde üç değişik şekilde açılabilir. Eda tahsil talebi ile davası niteliğinde belirsiz alacak davasının açılabileceği HMK’nun 107. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında öngörülmüştür. Tespit niteliğinde belirsiz alacağı tespit davası ise aynı maddenin 3. fıkrasına dayanmaktadır. Maddenin gerekçesine göre ise alacaklı kısmi eda külli tespit davası da açabilir. Her bir dava türünün farklı özellikleri bulunmaktadır. Tahsil talepli belirsiz alacak davasında, alacaklı belirleyebildiği miktarı davaya konu etmelidir. Bu konuda rastgele bir miktarı talep etmesi doğru olmaz. Örneğin, işveren ve ..... kayıtlarında 10 yıl ve asgari ücretten hizmeti görünen bir işçi, çalışma süresini 12 yıl ve ücretini net TL. olarak açıklamak suretiyle kıdem tazminatıyla ilgili belirsiz alacak tahsil davası açabilir. Bu davada, kayıtlarda geçen süre ve asgari ücrete göre belirlenebilen miktar talep edilmelidir. Başka bir anlatımla tahsil amaçlı belirsiz alacak davasında alacaklı belirleyebildiği kadarıyla bir hesaplama yapmalı ve bu miktarı talep etmelidir. Dava dilekçesinde şimdilik kaydıyla farazi bir miktar 100,00 TL gösterilmesi halinde,davanın, tahsil amaçlı belirsiz alacak davası olarak kabulü doğru olmaz. Tahsil amaçlı belirsiz alacak davasında, işverenin vereceği cevap, ön inceleme aşamasında bu yönde uzlaşı veya tahkikat aşamasında belirsizlik ortadan kalktığında, 107/2. maddeye göre davacı miktarı arttırabilir ve alacağın tümünün tahsilini talep edebilir. Bu aşamada iddianın genişletilmesi yasağı devreye girmez. HMK’nun 107. maddesinin gerekçesine göre, alacak belirli hale geldiğinde artırım, sadece bir kez yapılabilir. İkinci kez artırım yapılmak istenirse, iddianın genişletilmesi yasağı ile karşı karşıya kalınır. Tahsil talepli belirsiz alacak davasında, dava tarihinde alacağın tamamı için zamanaşımı kesilir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 157. maddesi uyarınca, dava süresince tarafların yargılamaya ilişkin her işleminden veya hâkimin her kararından sonra zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. Bu nedenle yargılama sırasında alacağın zamanaşımına uğradığından söz edilemeyeceğinden, davacının talep artırım dilekçesi üzerine ileri sürülen zamanaşımı definin de sonuca bir etkisi olmaz. Tahsil talepli belirsiz alacak davasında faiz başlangıcı, davadan önce temerrüt söz konusu değilse dava tarihi olmalıdır. Alacak belirlendikten sonra arttırılan kısım için faiz başlangıcı temerrüt ya da dava tarihidir. Belirtmek gerekir ki, belirsiz alacak davasının alacaklıya sağladığı bütün imkanlar bir tek tahsil amaçlı belirsiz alacak davasında ortaya çıkar. Belirsiz alacak davasının tespit davası olarak açılabileceği HMK’nun 107/3. maddesinde kabul edilmiş olmakla, davanın miktar belirtmeden açılması da imkan dahilindedir. Bu halde hukuki yarar yokluğu ile ilgili tartışmalara mahal vermemek için, 107. maddenin son cümlesinde, belirsiz alacak davasının tespit davası olarak açılmasında hukuki yararın bulunduğu ifade edilmiştir. Belirsiz alacak davasının tespit davası olarak açılabilmesinin en önemli sonucu, belirsiz alacak tespit davasının da alacağın tamamı için zamanaşımını kesmesidir. Bu husus, 107. maddenin gerekçesinde açıklanmıştır. Belirsiz alacak davasının tespit davası olarak açılmasının ardından, alacağın yargılama sırasında belirlenmesi üzerine HMK’nun 107/2. maddesine göre miktarın arttırılması mümkün değildir. Zira sözü edilen hüküm, belirsiz alacak davasının miktar belirtilmesi yoluyla eda davası biçiminde açılması halinde uygulama alanı bulabilir. Ancak belirsiz alacak tespit davasında yapılan yargılama ile alacak belirlendikten sonra, davanın tamamen ıslahı suretiyle alacağın tahsili talep edilebilir. Belirsiz alacak davasının tespit davası olarak açılması ve ardından ıslahla eda davasına dönüştürülmesinin, davanın belirli bir miktar üzerinden açılmasından farkı, faiz başlangıcı noktasında kendisini gösterir. Belirsiz alacak davası tespit davası olarak açıldığında faiz başlangıcı, alacakların rakam olarak talep edildiği ıslah tarihi olmalıdır. Belirsiz alacak davası ile kesilmiş olan zamanaşımı yargılama sırasındaki işlemler ve hakimin her kararı ile kesileceğinden ıslaha karşı ileri sürülen zamanaşımı defi sonuca etkili değildir. HMK 107. maddesinin gerekçesine göre belirsiz alacak davasının, kısmen eda davasıyla birlikte külli tespit davası olarak da açılabilmesi imkan dahilindedir. O halde belirsiz alacak davasında bir miktarın tahsili yanında, kalan tutarın tespiti istenebilecek ve yargılama sırasında belirlendiğinde kalan miktar da talep edilebilecektir. Bunun tam eda davasından farkı, belirlenebilen miktarın talebi yerine, kısmi bir miktarın istenebilmesidir. Örneğin belirsiz bir alacak için alacaklı tarafından belirsiz alacak davası açıldığında ve 100,00 TL için tahsil, kalan miktarı için ise alacağın tespiti istendiğinde kısmi eda külli tespit davasından söz edilir. Zira alacaklı işveren veya resmi kurum kayıtlarında geçen belirleyebildiği miktarı davaya konu etmek yerine, farazi bir miktar için talepte bulunmuştur. Sözü edilen davanın kısmi davadan farkı ise, alacaklının kısmi dava açtığını belirtmeksizin belirsiz alacak davasından söz ederek taleplerde bulunmasına dayanır. Yukarıda açıklandığı üzere belirsiz bir alacak için alacaklının açıkça kısmi dava açtığını belirterek talepte bulunması veya belirsiz alacaktan söz edilmeksizin kısmi taleplerde bulunulması halinde davanın kısmi dava olarak açıldığı kabul edilir. Kısmi eda külli tespit davasının açıldığı anda alacağın tamamı için zamanaşımı kesilir. Yargılama sırasındaki işleminden veya hâkimin her kararından sonra yeniden işlemeye başlayacağından yargılama sırasında alacağın zamanaşımına uğradığından söz edilemez. Bu nedenle yargılama sırasında arttırılan taleplere karşı yapılan zamanaşımı defi sonuca etkili değildir. Ancak faiz başlangıcı açısından tahsil amaçlı belirsiz alacak davasından farklı bir durum vardır. Davaya konu edilen miktar bakımından faiz başlangıcı olarak dava tarihi kabul edilmelidir. Alacağın kalan kısmın sadece tespiti istenmiş olmakla, belirlenen bakiye alacak miktarının ilerde talep edildiği tarihten itibaren faize karar verilmelidir. Somut uyuşmazlıkta, dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğu belirtilmiş, alacak kalemleri için 250, 500, 450 TL gibi temsili rakamlar yazılarak işçilik alacaklarının tespiti ve tespit edilen alacak miktarlarının hüküm altına alınması istenmiştir. Bu hali ile dava dilekçesi kısmi eda külli tespit davası niteliğine sahip belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. Belirsiz alacak davası açılarak her ne kadar davaya konu alacak kalemlerinin dava dilekçesindeki miktarlarını aşan kısmi için de zamanaşımı kesilmiş ise de kısmi eda külli tespit niteliğinde açılan belirsiz alacak davasında sonradan yapılan artırım ıslah niteliğinde olup faiz de evvelce oluşmuş bir temerrüt tarihi olmaması halinde dava ve ıslah tarihinden itibaren işletilmelidir. Somut uyuşmazlıkta, kıdem tazminatı hariç olmak üzere diğer alacakların ıslahen artırılan kısımlarına ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi hatalıdır. Kıdem tazminatı bakımından ise alacağın tümüne fesih tarihinden itibaren faiz yürütlmesi yerindedir. 3-Davacı vekili davacının, davalı işverenlikte 05/12/2005 tarihinde çalışmaya başladığını, davalı vekili ise davacının davalı işverenlikte 13/03/2007 tarihinde çalışmaya başladığını ileri sürmüşlerdir. Hizmet döküm cetvelinde davacının işe giriş tarihi 13/03/2007 Oysa davacı ... yaptığı şikayette işe giriş tarihini 13/03/2007 olarak belirtmiştir. Davacı asil duruşmaya bizzat celbedilip bu hususlar kendisinden sorulup dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek işe giriş tarihinin belirlenmesi gerekmektedir. 4-Davacı asil duruşmaya bizzat celbedilerek, davacı asilin ..... 2014/440 Esas sayılı dosyasında tanık sıfatı ile verdiği ifadesi kendisine okunduktan sonra açıklattırılarak, fazla mesai ücreti bakımından davacı asilin açıklamaları ve tanık sıfatı ile verdiği ifadesi dosya kapsamındaki deliller ile birlikte değerlendirilerek fazla mesai ücreti talebi bakımından sonuca gidilmelidir. F SONUÇ Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi. ....
9. Hukuk Dairesi 2017/25883 E. , 2018/1215 K. "İçtihat Metni" .... DAVA Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile fazla mesai ücreti ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Hüküm süresi içinde davalılar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü Y A R G I T A Y K A R A R I A Davacı İsteminin Özeti Davacı vekili, davacının daval.....e işletmesine ait ...... başmüdürlüğünde 17/02/2006 tarihinden işten çıkartıldığı 31/12/2012 tarihine kadar garaj temizlikçisi ve çaycı olarak çalıştığını, ihale süresi bittikten sonra davalı şirket Kançul İnşaat tarafından hiçbir tazminatı ödenmeden işten çıkartıldığını, en son ücretinin yemek ve yol dahil 960,00 TL. olduğunu, davacının asıl işveren .....bünyesinde değişik alt işverenlerde çalıştığını ileri sürerek, kıdem, ihbar tazminatları, fazla mesai ücreti ve genel tatil ücreti alacaklarının davalılardan tahsilini istemiştir. B Davalı Cevabının Özeti Davalı ......vekili, davacının müvekkiline ait taşeron şirkette 01/05/2010-31/12/2012 tarihleri arasında çalıştığını, ancak davacının asıl işveren bünyesinde faaliyet gösteren çeşitli taşeron şirketlerde çalışmasının da bulunduğunu, bu dönem dışında ve kıdem-ihbar tazminatı dışında müvekkil şirketlerinin bir sorumluluğu bulunmadığını, davanın asıl işveren olan..... açılması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Devlet...... vekili, hizmet binası ile işletmekte olduğu hava limanı/meydanlardaki temizlik hizmetlerinin ihale ile piyasaya yaptırıldığını, davacının işten ayrıldığı dönemde temizlik hizmetlerinin diğer davalı şirket tarafından yürütüldüğünü, davacının hizmet akdinin diğer davalı taraf ile imzalandığını, kendilerinin sorumluluğunda olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. C Yerel Mahkeme Kararının Özeti ve Yargılama Süreci Mahkemece verdiği ilk kararın “fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Mahkemece işyerine giriş ve çıkışları gösteren kayıtlar getirtilmeli, gerekirse ek rapor alınarak bu kayıtlara göre tam olarak günlük çalışma saatleri belirlenerek fazla mesai ücreti hesaplatılmalıdır. Kayıtların olmadığı dönemler için ise, tanık beyanlarına göre ve davacının işyerinde çalıştığı dönemlerdeki çalışma saatleri ile vardiyaları somutlaştırılarak fazla mesai talebi değerlendirilmelidir. Eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır” gerekçesi ile bozulması üzerine yapılan yargılama sonunda iş sözleşmesinin haksız feshedildiği, fazla mesai yapıldığı, tatillerde çalışıldığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. D Temyiz Bozmadan sonra verilen karar davalılar tarafından temyiz edilmiştir. E Gerekçe 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-Vermiş olduğu bir hüküm Yargıtay tarafından bozulan ve Yargıtay'ın bu bozma kararına gerek iradi ve gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi, hükmünün bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da farklı bir karar vermeden yeniden hükümde karar vermek zorundadır. Bozmaya uyulmakla bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğmuş olur. Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak oluşturur. Somut uyuşmazlıkta, Mahkemenin bozmadan önceki kararında TL. genel tatil alacağından takdiren 1/3 oranında indirim yapılarak TL. alacak hüküm altına alınmış, kararın davalılar tarafından temyizi üzerine yukarıda açıklanan gerekçeler ile Mahkemenin kararı Dairemizce bozulmuş, ancak genel tatil alacağı bozma kapsamı dışında kalmıştır. Mahkemece bozmaya uyularak verilen kararda ise TL. genel tatil alacağından 1/3 oranında indirim yapılarak TL. alacağa hükmedilmiştir. Bu durum, bozmaya uyulmakla davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış hak ilkesine aykırıdır. 3-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır. İş hukukunda çalışma olgusunu, bu kapsamda fazla mesai yaptığını, tatillerde çalıştığını iddia eden işçi, karşılığı ücretin ödendiğini de işveren kanıtlamalıdır. Fazla ve tatillerde çalışma her türlü delille kanıtlanabilir. Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, delil niteliğindedir. İşyerinde üçlü vardiya çalışması var ve kayan veya antraklı çalışma sözkonusu değilse kural olarak fazla mesai yapılmaz. Davacı, işyerinde garaj temizlikçisi ve çaycı olarak haftanın 6 günü saatleri arasında çalıştığını iddia etmiştir. Somut uyuşmazlıkta, fazla mesai konusunda dinlenen davacı tanıklarının davacının işyerinde 3’lü vardiya sistemi ile çalıştığını beyan ettikleri görülmüştür. Mahkemece itibar edilen bilirkişi raporunda, dosyada mevcut imzalı günlük yoklama kayıtlarının bulunduğu dönemde davacının fazla mesai yapmadığı belirlenmiş, kayıtların bulunmadığı dönemde ise davacı tanık beyanlarına itibarla davacının haftada 3 saat fazla mesai yaptığı kabul edilerek alacak hesaplanmıştır. Davacı tanıkları çalışma sistemi ve vardiyaları konusunda davacının iddiasını doğrulamamışlar, aksine davacının işyerinde 3’lü vardiya sistemi ile çalıştığını beyan etmişlerdir. Davacı bu üçlü vardiyada kayan veya antraklı çalışma yaptığını kanıtlayamamıştır. Bu hali ile davacının fazla mesai yaptığını usulünce kanıtlayamadığı anlaşıldığından, bu talebin reddi yerine kabulü hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir. F SONUÇ Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, tarihinde oybirliğiyle karar verildi. .....
YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2007/894 K. 2007/1729 T. • GARAJDAN ÇALINAN ARAÇ Şirket Çalışanının Araç Anahtarını Araç Üzerinde Bırakmak Suretiyle Aracın Çalınmasında Gereken Tedbiri Almadığı – Davacı Sigorta Şirketinin Sorumlulara Rücu Edebileceği • KASKO SİGORTASINA DAYALI RÜCUAN TAZMİNAT Şirket Çalışanının Araç Anahtarını Araç Üzerinde Bırakmak Suretiyle Aracın Çalınmasında Gereken Tedbiri Almadığı – Davacı Sigorta Şirketinin Sorumlulara Rücu Edebileceği • YARGILAMA GİDERLERİNDEN SİGORTA ŞİRKETİNİN SORUMLULUĞU Poliçe Limiti İle Sınırlı Olarak Sorumlu Olan Davalı Sigorta Şirketinin Yargılama Giderlerinden Poliçe Limitinin Tazminata Oranı Dahilinde Sorumlu Tutulması Gerektiği 2918/m. 104 6762/m. 1301 818/m. 55 ÖZET Davacı tarafın, kasko sigortalı aracının davalı şirketin işlettiği garajdan çalındığı iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkin davada; şirket çalışanının araç anahtarını araç üzerinde bırakmak suretiyle aracın çalınmasında gereken tedbiri almamış bulunmasına ve olayın gerçekleşme biçimine göre, davacı sigorta şirketinin sorumlulara rücu etmesine engel bir durum bulunmamaktadır. Poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumlu olan davalı sigorta şirketinin, yargılama giderlerinden poliçe limitinin tazminata oram dahilinde sorumlu tutulması gerekir. DAVA Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü KARAR Davacı vekili, müvekkili şirkete kasko sigortalı 34 … 5025 plakalı aracın, davalının işlettiği garajdan çalındığını belirterek, YTL tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir. Davalı İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili, müvekkilinin işleticisi olduğu garajda her türlü güvenlik önlemlerinin alındığını, kusurları olmadığını, işyerinin davalı İ. Sigorta hırsızlık eylemlerine karşı sigortalı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı İ. Sigorta vekili, davanın yetkili Kadıköy Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, tazminatın poliçe kapsamı dışında kaldığını, faiz başlangıcının yasal olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporu gereğince davanın kısmen kabulü ile YTL tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, davalı İ. Sigorta YTL poliçe teminatıyla sınırlı olarak sorumluluğuna, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. 1- Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen tazminata ilişkin hesaplamanın usul ve yasaya uygun bulunmasına, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 104-107. ve Borçlar Kanunu’nun 55. maddesi uyarınca aracı onarım ve bakım için teslim alan kurum veya kişinin motorlu aracı teslim edene amacına uygun biçimde aynen iade etmekle yükümlü bulunmasına, keza Borçlar Kanunu’nun 55. maddesinde düzenlendiği biçimde adam çalıştıran kimsenin çalıştırdığı kişilerin hizmetlerini ifa ettikleri sırada sebep oldukları zararlardan sorumlu sayılmasına, somut olayda şirket çalışanının araç anahtarını araç üzerinde bırakmak suretiyle aracın çalınmasında gereken tedbiri almamış bulunmasına, olayın gerçekleşme biçimine göre sigorta şirketinin sorumlulara rücu etmesine engel halin bulunmamasına, davalı İnş. San. ve Tic. Ltd. Şirketi’nin tüm, davacı ve davalı İ. Sigorta aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Davalı İ. Sigorta YTL poliçe limitiyle sorumlu tutulduğundan, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden poliçe limitinin tazminata oranı dahilinde sorumlu tutulması gerekirken, diğer davalılarla birlikte tamamından sorumlu tutulması, hükmedilen tazminat üzerinden davacı yararına vekalet ücretinin eksik hesaplanması doğru değil, bozma nedeni ise de, bu yanılgıların giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirmediğinden hüküm fıkrasının 2 numaralı bendinin sonuna, “davalı İ. Sigorta poliçe limitinin tazminata oranı dahilinde sorumlu tutulmasına” tümcesinin eklenmesine, 5 numaralı bendindeki “ YTL” rakamı yerine “ YTL” rakamının yazılmasına ve “verilmesi” kelimesinden sonra “davalı İ. Sigorta poliçe limitinin tazminata oranı dahilinde sorumlu tutulmasına” tümcesinin eklenmesine ve hükmün HUMK’nın 438/7. maddesi gereğince düzeltilmiş bu şekliyle onanmasına karar vermek gerekmiştir. SONUÇ Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı İnş. San. Ltd. Şti.’nin tüm, davacı ve davalı İ. Sigorta Şirketi’nin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, YTL kalan onama harcın temyiz eden davalı İnş. San. Tic. Ltd. Şti.’den alınmasına, YTL kalan onama harcın davacıdan alınmasına; YTL fazla alınan peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, gününde oybirliğiyle karar verildi.
yargıtay 17 hukuk dairesi kararları