🦞 Geyvenin Gülleri Ve Beyaz Yatak

Geyveningülleri ve beyaz yatak Kanadi kirik kus merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza siyah güller, ak güller Ulur aya karsi kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavsanlar daga geyveningülleri ve beyaz yatak. kanadı kırık kuş merhamet ister. ah, senin yüzünden kana batacak. mona roza siyah güller, ak güller. ulur aya karşı kirli çakallar. ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa. mona roza, bugün bende bir hal var. yağmur iğri iğri düşer toprağa. Geyveningülleri ve beyaz yatak. Kanadı kırık kuş merhamet ister. Ah, senin yüzünden kana batacak. Mona Roza siyah güller, ak güller. Ulur aya karşı kirli çakallar. Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa. Mona Roza, bugün bende bir hal var. Yağmur iğri iğri düşer toprağa. Ulur aya karşı kirli çakallar. Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak” diye başlar. Geyve’nin sırrı ortaya çıktı: Sezai Karakoç’un büyük aşkı Muazzez Akkaya Geyveliymiş. İKİNCİ SIR: Mona Roza şiiri büyük efsanelere ve tevatürlere de konu oldu. Siyah güller, ak güller. Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak. Kanadı kırık kuş merhamet ister. Ah senin yüzünden kana batacak. Mona Rosa. Siyah güller, ak güller. Ulur aya karşı kirli çakallar, Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa. Mona Rosa bugün bende bir hal var. Sayfamızdan bu güzel aşk şiirini ve hikayeyi okuyabilirsiniz. Sezai Karakoç Mona Rosa. Mona Roza, siyah güller, ak güller Geyvenin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza siyah güller, ak güller. Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Geyveningülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza siyah güller, ak güller U lur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona Roza, bugün bende bir hal var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar A çma pencereni perdeleri çek Geyveningülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza siyah güller, ak güller Açma pencereni perdeleri çek Mona Roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla Mona Roza, ben bir deliyim Açma pencereni perdeleri çek.. Zambaklar en ıssız yerlerde açar Geyveningülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza siyah güller, ak güller Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona Roza, bugün bende bir hal var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar Açma pencereni perdeleri çek Tu2Gh. SoruMONA ROZA C .. Mona Roza, siyah güller, ak güller Geyvenin gülleri ve beyaz yatak Kanadi kirik kus merhamet ister Ah, senin yüzüMONA ROZA C .. Mona Roza, siyah güller, ak güller Geyvenin gülleri ve beyaz yatak Kanadi kirik kus merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza siyah güller, ak güller Ulur aya karsi kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavsanlar daga Mona Roza, bugün bende bir hal var Yagmur igri igri düser topraga Ulur aya karsi kirli çakallar Açma pencereni perdeleri çek Mona Roza seni görmemeliyim Bir bakisin ölmem için yetecek Anla Mona Roza, ben bir deliyim Acma pencereni perdeleri çek.. Zeytin agaclari sögüt gölgesi Bende çikar günes aydinliga Bir nisan yüzügü, bir kapi sesi Seni hatirlatiyor her zaman bana Zeytin agaclari, sögüt gölgesi Sezai karakoç Sırtımızı yaslayıp,elimize çayımızı alıyoruz. Yılların Platonik, kırılgan aşığıSezai Karakoç Sevdanın uzak zamanlardaki tarifini ve bilhassa yarin güzel yüzüne doya doya bakmayı, ona türküler söylemeyi hiçbir zaman elde edememiş taşralı bir adamın hayata kırgınlık hikayesiyle başlıyoruz bu sefer de. Duygusal bir giriş yaptık lakin Sezai Karakoç hayatı ve hikayesi de yürek burkan cinsten ya hu. Şiirin hikayesi Ankara’da 1950 yılında başlamıştır. Sezai Karakoç Ankara Üniversitesi’ni kazandığında, ardından böyle bir hikayeyi büyüteceğini bilmiyordu elbette, bir aşkın peşinden bu dizeleri dizeceğini. Taşralı adam dizeleriyle duyurdu ismini herkese lakin büyük aşkı onu duymadı. Mona Roza, siyah güller, ak güller/Geyvenin gülleri ve beyaz yatak… …der Karakoç. Geyveli Muhacir bir ailenin kızıdır büyük aşkı ve aynı zamanda sınıf arkadaşıdır. Hatta kocaman dört sene boyunca gönlünde bu sevda, sırtında ona gönlünü açamamasının yükü, sürer gider. Sonuçta dört senenin ardında belki elli belki altmış yıl eşlik eder. Aman o kadar da değildir dediğinizi duyar gibiyim. Aşk ya hu aşk,olur tabi! Üniversitede geçirdiği dört sene boyunca aynı fotoğraf karesine de girerler, aynı sınıfta derse de ve hatta mülkiyeyi bitirdiklerinde de beraberlerdir. Fakat yalnızca arkadaş olarak. Sezai Karakoç, yani taşranın utangaç delikanlısı; büyük sevdası için yalnızca uzun uzadıya şiirler yazar. Oysa hiçbiri esas kadına ulaşmış mıdır?Belki yıllar sonra. Hatta hikayesini öğreniyor olduğumuz Mona Roza şiiri dahi elli iki sene sonra yayınlanmıştır. Gizemli şiirimizin arkasındaki hikaye Karakoç’un platonik ve gün yüzüne çıkamayan aşkını anlatır fakat şiire şöyle bir uzaktan baktığımızda, her kıtanın baş harfi bize meşhur sevdasının ismini vermektedir Muazzez Akkaya. Nitekim Karakoç ismini dahi telaffuz edemeyip, şiirlere gizlemiştir ve üniversite yılları boyunca şairi meçhul onlarca aşk şiirini Muazzez Hanım’ın cebine bırakmıştır. İsterdik ki kavuşsunlar fakat hikaye böyle birbirinden uzak sürüp gitmiştir.. Sevdasında Yalnızdır ve Platonik Bir Serüvene Kendini Kaptırmıştır Sezai Karakoç. Bu arada şiirimizin basılı olduğu kitabı kütüphanenize eklemek istemez misiniz ya hu? Buyrun o halde; Mona Roza Mona Roza, siyah güller, ak güllerGeyvenin gülleri ve beyaz yatakKanadi kirik kus merhamet isterAh, senin yüzünden kana batacakMona Roza siyah güller, ak güller Ulur aya karsi kirli çakallarÜrkek ürkek bakar tavsanlar dagaMona Roza, bugün bende bir hal varYagmur igri igri düser topragaUlur aya karsi kirli çakallar Açma pencereni perdeleri çekMona Roza seni görmemeliyimBir bakisin ölmem için yetecekAnla Mona Roza, ben bir deliyimAcma pencereni perdeleri çek.. Zeytin agaçlari sögüt gölgesiBende çikar günes aydinligaBir nisan yüzügü, bir kapi sesiSeni hatirlatiyor her zaman banaZeytin agaclari, sögüt gölgesi Zambaklar en issiz yerlerde açarVe vardir her vahsi çiçekte gururBir mumun ardinda bekleyen rüzgarIsiksiz ruhumu sallar da dururZambaklar en issiz yerlerde acar Ellerin ellerin ve parmaklarinBir nar çiçegini eziyor gibiEllerinden belli oluyor bir kadinDenizin dibinde geziyor gibiEllerin ellerin ve parmaklarin Zaman ne de cabuk geciyor MonaSaat onikidir söndü lambalarUyu da turnalar girsin rüyanaBakma tuhaf tuhaf göge bu kadarZaman ne de çabuk geciyor Mona Aksamlari gelir incir kuslariKonar bahcenin incirlerineKiminin rengi ak, kimisi sariAhhh! beni vursalar bir kus yerineAksamlari gelir incir kuslari Ki ben Mona Roza bulurum seniIncir kuslarinin bakislarindaHayatla doldurur bu bos yelkeniO masum bakislar su kenarindaKi ben Mona Roza bulurum seni Kirgin kirgin bakma yüzüme RozaHenuz dinlemedin benden türkülerBenim askim sigmaz öyle her sazaEn güzel sarkiyi bir kursun söylerKirgin kirgin bakma yüzüme Roza Artik inan bana muhacir kiziDinle ve kabul et itirafimiBir soguk, bir garip, bir mavi siziAlev alev sardi her tarafimiArtik inan bana muhacir kizi Yagmurlardan sonra büyürmüs basakMeyvalar sabirla olgunlasirmisBirgün gözlerimin ta içine bakAnlarsin ölüler niçin yasarmisYagmulardan sonra büyürmüs basak Altin bilezikler o kokulu tenCevap versin bu kanli kus tüyüneBir tüy ki can verir bir gülümsesenBir tüy ki kapali gece güneAltin bilezikler o kokulu ten Mona Roza siyah güller, ak güller Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak Kanadi kirik kus merhamet ister Aaahhh! senin yüzünden kana batacak! Mona Roza siyah güller, ak güller. Muazzam hikayemizi okurken, arka planda jazz müziğinin tatlı esintileri ile sarhoş olmaya ne dersiniz ? Haftalık Macunsuz Jazz/Blues Listesi için lütfen tıklayın! Sezai Karakoç hayatı yazımızı beğendiysen ve diğer yazılarımızdan haberdar olmak istersen sitemize abone olabilirsin. Üniversitenin hayat boyu bitmeyen bir eğitimi destekleyen yegane şeylerden olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden lisanstan sonra şu an akademide eğitim hayatıma devam ediyorum. Aynı zamanda MorAmfi sitesinde değerli üniversiteliler için içerik yazarlığı yapıyorum. Seni, anlatabilmek seni. İyi çocuklara, kahramanlara. Seni anlatabilmek seni, Namussuza, halden bilmeze, Kahpe yalana. Ard- arda kaç zemheri, Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu. Dışarda gürül- gürül akan bir dünya… Bir ben uyumadım, Kaç leylim bahar, Hasretinden prangalar eskittim. Saçlarına kan gülleri takayım, Bir o yana Bir bu yana… Seni bağırabilsem seni, Dipsiz kuyulara, Akan yıldıza, Bir kibrit çöpüne varana, Okyanusun en ıssız dalgasına Düşmüş bir kibrit çöpüne. Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, Yitirmiş öpücükleri, Payı yok, apansız inen akşamlardan, Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene, Seni anlatabilsem seni… Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini… Ahmet Hamdi Tanpınar, Bir Adın Kalmalı bir adın kalmalı geriye bütün kırılmış şeylerin nihayetinde aynaların ardında sır yalnızlığın peşinde kuvvet evet nihayet bir adın kalmalı geriye bir de o kahreden gurbet sen say ki ben hiç ağlamadım hiç ateşe tutmadım yüreğimi geceleri, koynuma almadım ihaneti ve say ki bütün şiirler gözlerini bütün şarkılar saçlarını söylemedi hele nihavent hele buselik hiç geçmedi fikrimden ve hiç gitmedi bir topak kan gibi adın içimin nehirlerinden evet yangın evet salaş yalvarmanın korkusunda talan evet kaybetmenin o zehirli buğusu evet nisyan evet kahrolmuş sayfaların arasında adın sokaklar dolusu bir adamın yalnızlığı bu sevda biraz nadan biraz da hıçkırık tadı pencere önü menekşelerinde her akşam dağlar sonra oynadı yerinden ve hallaçlar attı pamuğu fütursuzca sen say ki yerin dibine geçti geçmeyesi sevdam ve ben seni sevdiğim zaman bu şehre yağmurlar yağdı yani ben seni sevdiğim zaman ayrılık kurşun kadar ağır gülüşün kadar felaketiydi yaşamanın yine de bir adın kalmalı geriye bütün kırılmış şeylerin nihayetinde aynaların ardında sır yalnızlığın peşinde kuvvet evet nihayet bir adın kalmalı geriye bir de o kahreden gurbet beni affet Kaybetmek için erken, sevmek için çok geç Attila İlhan, Ben Sana Mecburum Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum. Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun. Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu Fatih’te yoksul bir gramofon çalıyor Eski zamanlardan bir cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum sen yoksun. Belki haziran da mavi benekli çocuksun Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden Belki Yeşilköy’de uçağa biniyorsun Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin Kötü rüzgar saçlarını götürüyor Ne vakit bir yaşamak düşünsem Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum bilemezsin. Aziz Nesin, Bende Kal Bir tohum verdin çiçeğini al Bir çekirdek verdin Ağacını al Bir dal verdin Ormanını al Dünyamı verdim sana Bende kal Behçet Necatigil, Seni Yaşamak Seni her özlediğimde sevgilim, Gökyüzüne bakıyorum; Göğün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü. Seni her özlediğimde bir tanem, Denizlere bakıyorum. Ufuğa bakınca mucizeni görüyorum çünkü. Seni her özlediğimde bir tanem, Kuşlara bakıyorum. O kanatlardaki özgürlüğünü görüyorum çünkü. Ve aşkım, seni her özlediğimde, Adında isyan ediyorum. Seni özlemek istemiyorum ben, Ben seni yaşamak istiyorum, Seni her özlediğimde sana bakmak istiyorum Ve seni sende görmek sadece Can Yücel, Anladım Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,Kendi yolumu çizdiğimde anladım. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat,okuyarak,dinleyerek değil.. Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım.. Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış, Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım… Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım.. Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım.. Fakat,hak edermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.. Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini elime koyduğunda anladım… ”Sana ihtiyacım var, gel ! ” diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ”git” dediğimde anladım… Biri sana ”git” dediğinde, ”kalmak istiyorum” diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittiğimde anladım.. Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan, Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım… Özür dilemek değil, ”affet beni” diye haykırmak istemekmiş pişman olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım.. Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış, Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım… Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi, Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım… Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş… Cahit Sıtkı Tarancı, Serenad Kimdir bana gülümseyen yeşillik balkonundan? Demek gecelerden sonra nihayet gün doğuyor. Bir gülüşündür gençliğimi döndürdü yolundan; Yanan şu alnım elinin gölgesiyle soğuyor. Güzelsin ya, ne olursan ol, girdin hikâyeme; Çok değil evi barkı terkedip sana uyduğum, Ancak sen tazelikte gül yaraşır pencereme; Uykusuz gecelerimde kokusunu duyduğum. Eğil bak suya, ordadır güzelliğin, gençliğim. Sen gel beni dinle, günlerimiz heba olmasın. Yorgun başımı göğsünde emniyette bileyim; Artık taslarımız ayrı çeşmelerden dolmasın Cemal Süreya, Biliyorum Sana Giden Biliyorum sana giden yollar kapalı Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni Ne kadar yakından ve arada uçurum; İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi Uyandım uyandım, hep seni düşündüm Yalnız seni, yalnız senin gözlerini Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım Ben artık adam olmam bu derde düşeli Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği Kaç kez sana uzaktan baktım vapurunda; Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu; Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım Bu böyle pek de kolay değil gerçi… Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; Bunun verdiği mutluluk da az değil ki Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa, Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem, Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri Edip Cansever, Oda Gün günden odamın şeklini alıyorum İşliyorum bu iniltili varlığı yeniden Kim bilir, duyuyorum yazgısını belki de Kuru bir dal parçasını içinden yiye yiye Dal olan bir böceğin O garip yazgısını Ne ölüme benzer ne ölümsüzlüğe. İlhan Berk, Üç Kez Seni Seviyorum Diye Uyandım Üç kez seni seviyorum diye uyandım Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim Bir bulut almış başını gidiyordu görüyordum Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun Necip Fazıl Kısakürek, Beklenen Ne hasta bekler sabahı, Ne taze ölüyü mezar. Ne de şeytan, bir günahı, Seni beklediğim kadar. Geçti istemem gelmeni, Yokluğunda buldum seni; Bırak vehmimde gölgeni Gelme, artık neye yarar? Orhan Veli Kanık, Sevdaya mı Tutuldum Benim de mi düşüncelerim olacaktı, Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım, Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle? Çok sevdiğim salatayı bile Aramaz mı olacaktım? Ben böyle mi olacaktım? Sezai Karakoç, Monaroza Mona Roza, siyah güller, ak güller Geyvenin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Ah, senin yüzünden kana batacak Mona Roza siyah güller, ak güller Ulur aya karşı kirli çakallar Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa Mona Roza, bugün bende bir hal var Yağmur iğri iğri düşer toprağa Ulur aya karşı kirli çakallar Açma pencereni perdeleri çek Mona Roza seni görmemeliyim Bir bakışın ölmem için yetecek Anla Mona Roza, ben bir deliyim Açma pencereni perdeleri çek… Zeytin ağaçları söğüt gölgesi Bende çıkar güneş aydınlığa Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi Seni hatırlatıyor her zaman bana Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ve vardır her vahşi çiçekte gurur Bir mumun ardında bekleyen rüzgar Işıksız ruhumu sallar da durur Zambaklar en ıssız yerlerde açar Ellerin ellerin ve parmakların Bir nar çiçeğini eziyor gibi Ellerinden belli oluyor bir kadın Denizin dibinde geziyor gibi Ellerin ellerin ve parmakların Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Saat onikidir söndü lambalar Uyu da turnalar girsin rüyana Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar Zaman ne de çabuk geçiyor Mona Akşamları gelir incir kuşları Konar bahçenin incirlerine Kiminin rengi ak, kimisi sarı Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine Akşamları gelir incir kuşları Ki ben Mona Roza bulurum seni İncir kuşlarının bakışlarında Hayatla doldurur bu boş yelkeni O masum bakışlar su kenarında Ki ben Mona Roza bulurum seni Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Henüz dinlemedin benden türküler Benim aşkım sığmaz öyle her saza En güzel şarkıyı bir kurşun söyler Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza Artık inan bana muhacir kızı Dinle ve kabul et itirafımı Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı Alev alev sardı her tarafımı Artık inan bana muhacir kızı Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Meyvalar sabırla olgunlaşırmış Bir gün gözlerimin ta içine bak Anlarsın ölüler niçin yaşarmış Yağmurlardan sonra büyürmüş başak Altın bilezikler o kokulu ten Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne Bir tüy ki can verir bir gülümsesen Bir tüy ki kapalı gece ve güne Altın bilezikler o kokulu ten Mona Roza siyah güller, ak güller Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak Kanadı kırık kuş merhamet ister Aaahhh! senin yüzünden kana batacak! Mona Roza siyah güller, ak güller Yahya Kemal Beyatlı, Özleyen Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde, Sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde! Dağlar ağarırken konuşmuştuk tepelerde, Sen nerde o fecrin ağaran dağları nerde! Akşam, güneş artık deniz ufkunda silindi, Hulya gibi yalnız gezinenler köye indi Ben kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi, Gönlümle, hayalet gibi, ben kaldım o yerde. İsmet Özel, Sebeb-i Telif Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız yaprakla yağmurun aşkı meselâ kim olsa serpilen coşturuyor bizi imreniyoruz başkalarının mahvına. Yağmur mahvoluyor çarparak kendini parçalıyor mâşukunun açılan kıvrımında yaprak dirimle irkiliyor nazlı ve mağrur silkiniyor vuran her damlayla. Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız bakıp başkasının başkayla kurduğu bağlantıya aşka dair diyoruz ilk anı bu olmalı ilkönce damarlarımızda duyduğumuz çağıltısını uzak iklimlerin kokusu gitmediğimiz şehirlerin önceden bir baş dönmesiyle kabarıyor hafızamızda sonra ayrılıklar düşüne dalıyoruz Bize ait olan ne kadar uzakta! Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız başkalarının düşünceleriyle değil. “Üstümde yıldızlı gök” demişti Königsberg’li “içerimde ahlâk yasası”. Yasa mı? Kimin için? Neyi berkitir yasa? İster gözünü oğuştur, istersen tetiği çek idam mangasındasın içinde yasa varsa. Girmem, girmedim mangalara Yer etmedi adalet duygusu içimde benim çünkü ben ömrümce adle boyun eğdim. Yıldızlı gökten bana soracak olursanız kösnüdüm ona karşı onu hep altımda istedim. Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla düşmanı gösteriyorlar, ona saldırıyoruz siz gidin artık düşman dağıldı dedikleri anda anlaşılıyor baştan beri bütün yenik düşenlerle aynı kışlaktaymışız incecik yas dumanı herkese ulaşıyor sevinç günlerine hürya doluştuğumuzda tek başınayız. Diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek belki çocuk ve ihtiyar, belki kadın ve erkek hepimiz, herbirimiz gizli bir isimle adaşız yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı hayatımıza kendi adımızla başlardık bilmediğimiz bir isim, hesaptaki bu açık belki dilimi çözer, aşkımı başlatırım aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine adımı aşkın üstüne kendim yazarım. İZDİHAM Mona Roza, siyah güller, ak güllerGeyvenin gülleri ve beyaz yatakKanadı kırık kuş merhamet isterAh, senin yüzünden kana batacakMona Roza siyah güller, ak güller... Der ve başlar Sezai Karakoç, dillere destan o eşsiz şiirini yazmaya... Öyle bir içtenlikle yazar ki "Ki ben Mona Roza bulurum seni incir kuşlarının bakışlarında. Hayatla doldurur bu boş yelkeni. O masum bakışların su kenarında. Ki ben Mona Rosa bulurum seni." mısraları dökülür Karakoç'un dilinden. Yazdığı bu şiirin adını tek gül anlamına gelen Mona Roza koyar. Ve kıtaların ilk harflerine baktığımızda "Muazzem Akkayam" kelimeleri dökülür kalbimize... "Mona Rosa" yani Tek Gül, yegane sevdiği Muazzez Akkaya'dan başkası değildir... Bizlere de bu büyük aşkın ardından kalan eşsiz mısraları söylemek kalır..Kırgın kırgın bakma yüzüme dinlemedin benden aşkım uymaz öyle her güzel şarkıyı bir kurşun kırgın bakma yüzüme Roza.

geyvenin gülleri ve beyaz yatak